HOŞGELDİNİZ
  Losemi Hastalığı
 

ALL-AML-KML KLL-MDS
LÖSEMİLER VE DOĞRU TEDAVİLERİ

 

KEMOTERAPİ,RADYOTERAPİ VE AMELİYAT NEDİR?

Yukarıda bahsettiğimiz kanser hücrelerini zehirleme yönteminin genel adı "Kemoterapi" dir.Şu an en yaygın uygulanan ilaç da budur.
Diğer klasik tedavi yöntemlerinden birisi de "radyoterapi"dir. Buna halk arasında "Işın,şua tedavisi"de denilmektedir.Bu yöntem,serbest kanser hücrelerinden çok kanser topluluğu olan tümörleri pasifize veya yok etmek amaçlı olarak uygulanır.Kanser tümörünün olduğu bölgeye, radyoaktif ışın verilmek suretiyle tümörü meydana getiren hücreler yakılmaya çalışılır.Bu yöntem de normalde sağlıklı insana bile tehlikeli şekilde zarar veren bir uygulamadır.Kanser hastasına verilen dozun biraz üzerinde ,sağlıklı bir insana uygulandığında kanser hastası yapacak veya sakatlık bırakacak radyasyon ihtiva etmektedir.Bu zararı nedeni ile ancak belli dozlarda verilebildiğinden "Radyoterapi" de kanser tümörünü tamamen yok edememekte, belli bir süre için durdurmaktadır. Kemik metastazları,akciğer kanserleri ve cilt kanserlerinde hastalığı bir süre durdurduğu kanıtlanmış bir uygulamadır.
Klasik,konvansiyonel kanser tedavilerinde diğer ve önemli bir yöntem de "Ameliyat" yani "Tümör alma operasyonudur" Eğer,kitlenin yeri ve büyüklüğü açısından operasyon olanağı var ise,insan bünyesine en az zarar veren tedavi yöntemidir.Özellikle meme ve bağırsak kanserlerinde bu şekilde tümörler opere edilerek alınmakta,kalan serbest hücreler için de akabinde kemoterapi uygulanarak hastanın ömrü uzatılmaktadır.Serbest kanser hücreleri büyük oranda temizlenebilirse,bu yöntemle %40 lara varan oranda iyileşmeler sağlanmaktadır.Kanser veya diğer hastalıklar için tıpta bir kural vardır:Eğer tedaviden sonra,hiç bir yeni tedavi yapılmadan o hastalık 5 yıl içinde nüksetmemiş ise hasta tamamen iyileşmiş demektir.
 

LÖSEMİ TİPLERİ
Löseminin akut ve kronik olmak üzere iki ana tipi vardır. Akut lösemi; birden ortaya çıkan, hızla
ilerleyen ve hastayı düşkün bırakan lösemi tipi olup, akut lenfoblastik lösemi (ALL) ve akut
myelobalstik lösemi (AML) olmak üzere iki ana tipten oluşmaktadır. Kronik lösemi ise, daha yavaş
seyirli, hastayı birden kötüleştirmeyen tiptir. Kronik myelositer lösemi (KML) ve kronik lenfositer
lösemi (KLL) olmak üzere iki ana tipi içermektedir. Akut lösemide kanda lökosit sayısı düşük, normal
ya da yüksek olabilirken, kronik lösemide kanda lökosit sayısı artmıştır. Löseminin hangi tip olduğu,
hastanın muayenesinin yanı sıra, kan ve kemik iliğindeki hücrelerin mikroskop altında incelenmesi ve özel boyalar ile boyanarak ileri laboratuar incelemelerinin yapılması ile hematologlar tarafından belirlenir.
Her lösemi tipinin kendine özgü birçok alt tipi ve tedavi şekli vardır.


AKUT LENFOBLASTİK LÖSEMİ (ALL)

Çoğu ALL vakası 10 yaş ve altındaki çocuklarda görülmektedir, fakat diğer yaş gruplarında da bu
hastalığa rastlanmaktadır.
ALL kalıtsal bir hastalık değildir, kemik iliğinde yer alan hücrelerin değişime uğraması nedeniyle
ortaya çıkar. Bu değişimin nedeni tam olarak belirlenememiştir. Ancak yüksek dozda radyasyona veya
doğum öncesi ya da erken çocukluk dönemlerinde toksinlere maruz kalma gibi çevresel faktörlerin ALL üzerinde etkili olduğu belirlenmiştir.
Bir ALL hastasının kemik iliği çok sayıda blast üretir. Blastaların lenfositlere dönüşmesi gerekirken
bu olmaz ve kemik iliğinde o kadar çok blast birikir ki normal lökosit, eritrosit ve trombosit üretecek
yer kalmaz.


Semptomlar:
Erken döneme ait belirtiler genelde gözden kaçmaktadır, çünkü bu dönemdeki şikayetler nezle
veya diğer sık gözlenen hastalık şikayetlerine benzer.

- halsizlik, nefes darlığı, solgun görünüm-eritrositlerin eksikliğinden kaynaklanan,
- sık sık enfeksiyona yakalanma-lökositlerin eksikliğinden kaynaklanan,
- ciltte sık sık çürükler meydana gelmesi veya kesiklerin çok güç iyileşmesi-trombosit eksikliğinden kaynaklanan,

Tanı:
Hastaya tam bir ALL tanısı, hastadan alınan kan ve kemik iliği
örnekleri mikroskop altında inclendiğinde ve çok sayıda blast oluşumu gözlemlendiğinde konur.
Hasta ve doktoru tedaviye karar verecekleri zaman ALL alt tiplerini, hastanın yaşını ve hastanın
genel sağlık durumunu göz önünde bulundurarak plan yaparlar.

Tedavi:-Kemoterapi:
Tüm ALL hastalarına, hastalığın teşhisinden itibaren hemen Kemoterapi uygulaması başlatılmalıdır. Kemoterapide amaç normal kan hücrelerinin üretimini onarma ve hastada remisyon elde edilmesidir. Tedavide hangi ilaçların kullanılacağı hastanın yaşı, kanda bulunan lösemi hücrelerinin sayısı ve tipi
gibi faktörlere dayanarak belirlenir. Lösemi hücreleri genelde omurilik ve beyin dolaylarında toplandığından, ALL hastalarına kemoterapötik ilaçlar omurilik çevrsindeki boşluğa enjeksiyon
yoluyla verilir. Kemoterapötik ilaçlar lösemi hücrelerinin çoğalmasını engelleyerek öldürür. Ne
yazık ki kemoterapi sağlıklı hücrelerin de ölümüne yol açar, bu nedenle ALL hastalarında bulantı, halsizlik, yüksek enfeksiyon riski gibi yan etkiler görülür.

Pek çok ALL hastasında, kemoterapi normal kan hücrelerinin üretimini birkaç haftada eski haline
getirir ve kan ve kemik iliği örneklerinin mikroskobik incelenmesi sonucunda lösemi hücresine
rastlanmaz. Bu durumda hasta remisyonda demektir. Çocuklarda kemoterapi uzun süreli remisyon
sağlasa bile ergin bireylerde ALL genellikle geri döner. Hastalığın tekrar nüks etmesi durumunda
hasta ve doktoru daha fazla kemoterapi ya da kök hücre transplantasyonuna başvurabilir.


-Hematopoietik Kök Hücre Transplantasyonu:
Kök hücreler üç tip kan hücresine-eritrosit(kırmızı kan hücresi), lökosit(beyaz kan hücresi) ve trombosit(kan pulcuğu)- dönüşecek olan olgunlaşmamış hücrelerdir.
Yakın bir zamana kadar kök hücre nakilleri kemik iliği nakli olarak bilinmekteydi, çünkü kemik
iliği bu tip hastalıkların tedavisinde kullanılan tek kök hücre kaynağı olarak bilinmekteydi. Şu an nakillerde kullanılan kök hücreler kemik iliği, kordon kanı ve periferik kandan elde edilmektedir.

Kök hücre nakillerinde, hasta, lösemi hücrelerinin ve bağışıklık sisteminin tahribini sağlamak üzere transplantasyon öncesi bir kemoterapi ve / veya radyoterapiye tabi tutulur.


İki tip kök hücre transplantasyonu söz konusudur ve ikisi de ALL tedavisinde kullanılmaktadır:
· Otolog kök hücre transplantasyonunda hastanın kendi kök hücreleri kullanılmaktadır.
· Allojeneik kök hücre nakillerinde ise bir vericiden alınan kök hücreleri kullanılmaktadır.

Otolog kök hücre nakillerinde, hastanın kemik iliğinden kök hücreler toplanır ve dondurulur. Yüksek doz kemoterapi ve/veya radyoterapiden sonra kök hücreler hastaya geri verilir. Her ne kadar bazı ALL hastalarında otolog nakil yapılsa da, allojeneik nakiller tercih edilmektedir, çünkü otolog nakil sonrası relaps görülme sıklığı yüksektir. Otolog nakillerde, allojeneik kök hücre nakillerinin ciddi bir yan etkisi olan GvHH önlenebilmektedir. Allojeneik kök hücre nakillerinde hasta için akrabalar ya da akraba dışı vericiler kullanılır. Akraba vericiler genelde hastanın kardeşleridir. Nakil düşünülen bir hasta için doktorunun yapacağı ilk iş hasta ile ailesinin doku tiplemesini yapmaktadır. Eğer akrabalardan herhangi birinde hasta ile uyum görülmez ise hastanın doktoru Kemik İliği Bankasına ve banka aracılığı ile Dünya Kemik İliği Bankasına uygun verici için başvuruda bulunur.

Akraba ya da akraba dışı verici kullanılmasına bakılmaksızın uygulanan nakil prosesi aynıdır:
Kök hücreleri vericinin kanından toplanır ve hastaya akrarılır. Otolog nakillerin aksine allojeneik nakillerde vericilerden alınan kök hücreleri nadiren dondurulur, vericiden alınmasını takiben 24 saat içinde hastaya aktarılır.
Bazı allojeneik nakillerin sonrasında hastalarda GvHH görülmektedir.
GvHH, hastanın yeniden yapılanan bağışıklık sistemi- vericiden alınan kök hücreler tarafından oluşturulan- hastanın vücuduna saldırır. İki tip GvHH vardır: Akut GvHH, semptomların hemen nakil sonrasında görüldüğü tiptir; semptomların yavaşça oluştuğu ve aylar hatta yıllar boyunca geçmediği
tip ise kronik GvHH olarak isimlendirilir. GvHH oluşması durumunda doktorlar ilaç tedavisine
gidebilir fakat GvHH bazı durumlarda nakil sonrası ölüme yol açabilir.

AKUT LÖSEMİLER (AML)AKUT MYELOİD LÖSEMİ
AML bulaşıcı ya da kalıtsal bir hastalık değildir. AML, kemik iliğindeki olgunlaşmamış hücrelerde bir sorun meydana çıktığında oluşur. Aslında hastalığın tam nedeni bilinmemekle birlikte radyasyon ya da benzene maruz kalma gibi çevresel koşullarla ilişkili olduğu bilinmektedir. AML her yaş
grubunda görülür, ancak erginlerde en sık görülen akut lösemi tipi olarak bilinir.

Semptomlar:
AML semptomları vücudun yeterli sayıda sağlıklı kan hücresi üretememesinden kaynaklanmaktadır. Bir AML hastasının kemik iliği çok sayıda blast üretir. Blastların granülositlere dönüşmesi gerekirken bu olmaz. Bu esnada kemik iliği yeterli sayıda normal eritrosit, lökosit ve trombosit üretemez.

Eritrosit eksikliğinden kaynaklanan:
- halsizlik, nefes darlığı, solgun görünüm
Trombosit eksikliğinden kaynaklanan:
- sık görülen dişeti ve burun kanamaları, kanamaların durmaması
- ciltte sık sık çürükler meydana gelmesi veya kesiklerin çok güç durması
- deride kızarıklıklar
Lökosit eksikliğinden kaynaklanan:
- hafif ateş
- kemik ve eklemlerde ağrılar
- sık sık enfeksiyona yakalanma

Tanı:
Bazı AML hastlarında yukarıdaki semptomlardan herhangi birine rastlanmaz. Hastalık ancak kan testleri sonucunda ortaya çıkabilir.

Hastaya tam bir AML tanısı, hastadan alınan kan ve kemik iliği örnekleri mikroskop altında incelendiğinde konabilir. Lösemi hücrelerinin şekli incelenerek AML alt tipleri belirlenebilir. AML’nin, hangi kan hücrelerinin etkilendiğine göre farklı alt tipleri vardır; bu alt tipler hastanın tedavi yönteminin seçiminde önemli yer tutar
 

Tedavi: -Kemoterapi:
AML hastalarına, hastalığın teşhisinden itibaren hemen kemoterapi uygulanması başlatılmalıdır. Kemoterapi lösemi hücrelerinin öldürülmesinde kullanılır. Kemoterapide ilk basamak indüksiyon tedavisidir. Kemoterapide amaç normal kan hücrelerinin üretimini onarma ve hastada remisyon elde edilmesidir. Bu ilaçlar lösemi hücrelerinin çoğalmasını engelleyerek öldürür. Ne yazık ki kemoterapi normal sağlıklı hücrelerin de ölümüne yol açar, bu nedenle AML hastalarında bulantı, halsizlik, yüksek enfeksiyon riski gibi yan etkiler görülür.
Pek çok hasta AML hastasında indüksiyon terapisi kan hücrelerinin üretimini birkaç haftada eski haline getirir ve kan ve kemik iliği hücrelerinin mikroskobik incelenmesi sonucunda lösemi hücrelerine rastlanmaz. Bu durumda hasta remisyonda demektir. Bu noktada, uzun süreli tedavi seçenekleri düşünülmelidir. Bu tedavi daha fazla kemoterapi ya da kök hücre transplantasyonunu içermektedir.
-Hematopoietik Kök Hücre Transplantasyonu:
Hematopoietik kök hücre nakli ile AML hastalarının kemik iliklerine sağlıklı kan hücreleri üretebilen hücreler aktarılabilmektedir. Kök hücreler üç tip kan hücresine-eritrosit(kırmızı kan hücresi), lökosit(beyaz kan hücresi) ve trombosit(kan pulcuğu)- dönüşecek olan olgunlaşmamış hücrelerdir. Kök hücre nakillerinde kaynak olarak periferik kan, kemik iliği ve kordon kanı kullanılmaktadır.
Kök hücre nakillerinde hasta, lösemi hücrelerinin ve bağışıklık sisteminin tahribini sağlamak üzere transplantasyon öncesi bir kemoterapi ve/veya radyason terapisine tabi tutulur.

İki tip kök hücre transplantasyonu söz konusudur ve ikisi de AML tedavisinde kullanılmaktadır:

Otolog kök hücre transplantasyonunda hastanın kendi kök hücreleri kullanılmaktadır.
Allojeneik kök hücre nakillerinde ise bir vericiden alınan kök hücreleri kullanılmaktadır.
Otolog kök hücre nakillerinde, hastanın kemik iliğinden kök hücreler toplanır ve dondurulur. Yüksek doz kemoterapi ve/veya radyoterapiden sonra kök hücreler hastaya geri verilir.
Otolog nakillerde, allojeneik kök hücre nakillerinin ciddi bir yan etkisi olan GvHH önlenebilmektedir. Her ne kadar bazı AML hastalarında otolog nakil yapılsa da, allojeneik nakiller tercih edilmektedir, çünkü otolog nakil sonrası relaps görülme sıklığı yüksektir. Allojeneik kök hücre nakillerinde hasta için akrabalar ya da akraba dışı vericiler kullanılır. Akraba vericiler genelde hastanın kardeşleridir. Nakil düşünülen bir hasta için doktorunun yapacağı ilk iş hasta ile ailesinin doku tiplemesini yapmaktadır. Eğer akrabalardan herhangi birinde hasta ile uyum görülmez ise hastanın doktoru Kemik İliği Bankamıza ve bankamız aracılığı ile Dünya Kemik İliği Bankasına uygun verici için başvuruda bulunur. Akraba ya da akraba dışı verici kullanılmasına bakılmaksızın uygulanan nakil prosesi aynıdır: kök hücreleri vericinin kanından toplanır ve hastaya aktarılır. Otolog nakillerin aksine allojeneik nakillerde vericilerden alınan kök hücreleri nadiren dondurulur, vericiden alınmasını takiben 24 saat içinde hastaya aktarılır.

Bazı allojeneik nakillerin sonrasında hastalarda GvHH görülmektedir.
GvHH, hastanın yeniden yapılanan bağışıklık sistemi- vericiden alınan kök hücreler tarafından oluşturulan- hastanın vücuduna saldırır. İki tip GvHH vardır: akut GvHH, semptomların hemen nakil sonrasında görüldüğü tiptir; semptomların yavaşça oluştuğu ve aylar hatta yıllar boyunca geçmediği tip ise kronik GvHH olarak isimlendirilir. GvHH hasta için oldukça ciddi bir tehlike oluşturmakla birlikte, nakilden sonra hastalar doktorları tarafından yakın takibe alınır ve herhangi bir GvHH belirtisi görüldüğü anda ilaç tedavisine başvurulur.

 


KRONİK LÖSEMİLER KRONİK MYELOJENİK LÖSEMİ (KML)

Çoğu KML vakası ergin bireylerde görülmekle birlikte ancak %2’lik bir oranda
çocuklarda da görülmektedir. KML kalıtsal bir hastalık olmamakla birlikte genetik bir
faktör
içerir. KML, Philadelphia kromozomundaki bir değişimden dolayı kemik iliği
hücrelerinin
fazla sayıda lökosit oluşturmasından kaynaklanır. Adından da anlaşıldığı gibi KML’ nin
kronik olması, hastalığın yavaşça geliştiğini gösterir ancak hızlanmış fazda hastalık hızla
ilerleme gösterebilir. Kemoterapi uzun remisyon süreçlerinin oluşumuna neden olmakla
birlikte,
KML’ ye tek kalıcı çözüm kök hücre transplantasyonudur.

Semptomlar:
KML semptomları tipik olarak zamanla ortaya çıkmaktadır. Halsizlik, nedeni bilinmeyen
kilo kaybı, nefes darlığı, solgun görünüm hastalığın semptomlarındandır.

Tanı:

Kesin bir KML tanısı kan ve kemik iliği hücrelerinin mikroskop altında incelenmesinden
sonra konur. Hastadan alınan kan örneğindeki lökosit oranı belirlenir. Olgunlaşmış ve olgunlaşmakta olan lökositlerin (miyelosit ve nötrofiller) anormal derecede yüksek
sayılarda gözlemlenmesi KML tanısında ilk adımı oluşturur. Bu tanının doğrulanması
hastadan kemik iliği hücre örneklerinin anormal Philedelphia kromozomlarına sahip
olması ile sağlanır.

Pek çok KML hastasında hastalık, kronik fazdan hızlanmış faza geçtiğinde, hasta için
çok daha sıkıntılı bir hal almaktadır. Bu fazda kan dolaşımında lökosit, olgunlaşmamış
ve blast hücrelerin sayısında artış görülmektedir. Üçüncü faz ise çok saldırgan bir akut lösemiye benzer.

Klasik tıbbi tedavi:
-Kemoterapi:
KML genelde kronik fazdayken teşhis edilir ve ilk tedavi aşamasında kan sayımını
normal sınırlara geri döndüren ilaçlar kullanılırl. Kök hücre naklinin tersine kemoterapi,
kalıcı bir çözüm sağlamamakla birlikte hastalara semptomlardan uzak uzun bir süreç sağlamaktadır. Son on senede KML’ de tedavi olarak kullanılan kemoterapi oldukça
gelişmiştir ve hastalığın kronik fazda durmasını ortalama olarak altı ya da daha fazla
sene kadar sağlamıştır. Bu nedenle kemoterapi, kök hücre nakline eşlik eden yüksek
doz kemoterapi ve/veya radyasyon tedavisini kaldıramayacak zayıf sağlı koşullarına
sahip hastalarda tek tedavi yoludur. Diğer hastalar kemoterapi ile tedaviyi, kök hücre
nakli ile tedavinin risklerinden sakınmak için tercih ederler. İnterferon terapisinin
istenmeyen yan etkileri olmasına rağmen, kemoterapi bir KML hastasının ömrünü
uzatmak için kullanılan, az risk taşıyan bir tedavi yöntemidir. Hastanın yaşı,
potansiyel vericinin genetik uyumu ve tedavinin ilk aylarında uygulanan ilaçlara
tepkisi dikkatlice göz önünde bulundurularak yapılacak
nakil için karar verilir.
-Hematopoietik Kök Hücre Transplantasyonu:
Kök hücreler üç tip kan hücresine -eritrosit(kırmızı kan hücresi), lökosit(beyaz kan
hücresi) ve trombosit(kan pulcuğu)- dönüşecek olan olgunlaşmamış hücrelerdir.

Yakın bir zamana kadar kök hücre nakilleri kemik iliği nakli olarak bilinmekteydi,
çünkü kemik iliği bu tip hastalıkların tedavisinde kullanılan tek kök hücre kaynağı
olarak bilinmekteydi. Şu an nakillerde kullanılan kök hücreler kemik iliği, kordon
kanı ve periferik kandan elde edilmektedir.
Kök hücre nakillerinde, hasta, lösemi hücrelerinin ve bağışıklık sisteminin tahribini
sağlamak üzere transplantasyon öncesi bir kemoterapi ve / veya radyoterapiye tabi
tutulur.

İki tip kök hücre transplantasyonu söz konusudur ve ikisi de KML tedavisinde kullanılmaktadır: Otolog kök hücre transplantasyonunda hastanın kendi kök hücreleri kullanılmaktadır. Allojeneik kök hücre nakillerinde ise bir vericiden alınan kök hücreleri kullanılmaktadır. Otolog kök hücre nakillerinde, hastanın kemik iliğinden kök hücreler
toplanır ve dondurulur. Yüksek doz kemoterapi ve/veya radyoterapiden sonra kök
hücreler hastaya geri verilir. Tipik olarak kök hücreler hastalığın kronik fazındayken
toplanır ve hastaya hızlanmış faza girdiğinde aktarılır. Amaçlanan sonuç hastalığın
kronik faza dönmesini sağlayarak hastanın hayatını uzatmak ve semptomları
azaltmaktır. KML hastalarında otolog nakillerin tercih edilmemesinin nedeni,
otolog nakil sonrası relaps görülme sıklığı allojeneik nakillere göre daha yüksektir.
Bunun yanında otolog nakillerde, allojeneik kök hücre nakillerinin ciddi bir yan etkisi
olan GvHH önlenebilmektedir.
Allojeneik nakil için hastaya akraba ya da akraba dışı doku uyumlu (HLA uyumlu) verici sağlanmalıdır. Akraba olan vericiler genelde kardeşlerdir fakat HLA uyumlu başka
vericiler de akrabalardan elde edilebilir, örneğin teyze, hala, amca, dayı ve kuzenler
gibi. Nakle gitmeyi düşünen doktorun yapması gereken ilk iş hastanın ailesinin ve
gerekirse geniş ailesinin doku tiplemesini yapmaktır. Eğer akrabalardan herhangi
birinde hasta ile uyum görülmez ise hastanın doktoru Kemik İliği Bankamıza ve
bankamız aracılığı ile Dünya Kemik İliği Bankasına uygun verici için başvuruda bulunur. Akraba ya da akraba dışı verici kullanılmasına bakılmaksızın uygulanan nakil prosesi
aynıdır: kök hücreleri vericinin kanından toplanır ve hastaya aktarılır. Otolog nakillerin
aksine allojeneik nakillerde vericilerden alınan kök hücreleri nadiren dondurulur,
vericiden alınmasını takiben 24 saat içinde hastaya aktarılır.


LENFOPROLİFERATİF BOZUKLUKLAR


NON HODGKİN LENFOMASI ve HODGKİN HASTALIĞI

Semptomlar:
NHL’ nin en genel semptomu kol altında, kasıkta, boyunda, göğüste ve karındaki
lenf nodüllerinde oluşan şişliklerdir. NHL hastası kendini halsiz hissedebilir;
sık sık ateşi çıkar, gece terlemeleri olur, iştahını kaybeder ve hastanın dalağı büyür. NHL vakalarının %40’ ında tümörler lenf nodları dışında kemiklerde, akciğerlerde,
karaciğerde ve derinin hemen altında kitleler halinde oluşabilir. Her lenf nodu
şişmesi NHL semptomu olarak düşünülmemelidir, çünkü vücut enfeksionlarla
savaşırken de lenf nodları şişer.

Tanı:
Lenfomalara ancak bir biyopsi sonrasında, yani hastadan alınan lenfosit örneğinin
mikroskop altında incelenmesi sonucunda pek çok kanserli hücre ile karşılaşılması durumunda teşhis konabilir. Biyopsi için örnekler lenf nodlarından ya da lenfoma
şüphesi taşıyan vücudun herhangi bir bölgesinden alınabilir. Eğer bir biyopsi
sonucu hastaya lenfoma tanısı konmuş ise doktoru anormal hücre ya da dokuların
tiplerine bakarak, onların büyüme ve yayılma hızlarını inceleyerek NHL alt tiplerini
belirler.

NHL Tedavisi:
NHL tedavisinde amaç hastanın remisyona girmesini sağlamaktır. Remisyon
olabildiğince çok sayıda kanser hücresinin öldürülmesi ile sağlanır. Kullanılan
tedavi yöntemleri kemoterapi, radyoterapi ve kök hücre naklidir. Hasta için en
uygun tedavi şekli, hastanın kesin tanısına, hastalığın geldiği aşamaya,
lenfomasının ilerleme hızına, tümörlerin sayısı ve lokasyonlarına, son olarak da
hastanın genel sağlık durumu ve yaşına bağlı olarak belirlenir.

-Kemoterapi ve Radayson Terapisi:
Kemoterapide kanser hücrelerini öldürmek için çok güçlü ilaçlar kullanılır.
Genellikle hastalar döngüsel olarak 3-4 hafta süren ilaç kombinasyonlarına tabi
tutulur. Kemoterapinin tamamlanması 12 ay kadar sürebilir. Kemoterapi sağlıklı
hücrelerin de ölümüne yol açar, bu nedenle NHL hastalarında bulantı, halsizlik,
yüksek enfeksiyon riski gibi yan etkiler görülür.

NHL tedavisinde radyoterapi bazen kemoterapi ile birlikte kullanılır.
Radyoterapinin amacı vücudun belli bölgelerinde bulunan kanser hücrelerini
öldürmektir. Her ne kadar radyoterapi Hodgkin hastalığında çok sık uyulanan
bir tedavi şekli olsa da, NHL hastalarında nadiren kullanılır.
Özetle,tüm kanser türlerinde olduğu gibi klasik tedavilerle NHL nın tamamen ortadan kalkması mümkün değildir.Amaç hastanın ömrünü bir süre uzatabilmektir.

PLAZMA HÜCRESİ BOZUKLUKLARI MULTİPL MYELOMA (MM):

Çoğu kez sinsi bir şekilde başlayan, genellikle yavaş ilerleyen bir tür kan kanseridir. Plazma hücrelerinin kontrolsüz çoğalması sonucu oluşan kemik iliği tümörüne “plazmasitom”, bu tümörlerin kemiklerde yaygın bir biçimde bulunması sonucu oluşan bu hastalığa da multipl myeloma (MM) denir.
MM çok sık rastlanan bir hastalık değildir bu nedenle tanı konmasında gecikilen bir hastalık olmuştur. Oysa ki oysa büyük ölçüde tedavi edilebilir bir hastalıktır.Yeni tedavi yöntemleri ile çoğu hastada yaşam süresini uzatmak ve yaşam kalitesini yükseltmek mümkün olmaktadır.

Genellikle ileri yaş hastalığıdır. En sık görüldüğü yaş grubu 65-70’dir. Ancak son yıllarda yaş ortalaması 50-55’e doğru kayma eğilimindedir. Çocuklarda görülmez. Erkeklerde kadınlara oranla iki kat daha sıktır. Son yıllarda hastalığın giderek daha genç kişilerde görülmesinin yanı sıra, giderek daha sık gözlendiği de bir gerçektir.
MM tedavisinde tercih edilen yötem yine kök hücre naklidir. Uygun donörü olan ve genç MM hastaları için allojeneik kök hücre nakli, uygun donörü olmayan daha ileri yaştaki MM hastaları için ise otolog kök hücre nakli tercih edilir.
 

DİĞER KANSERLER EWİNG SARKOMU:
Çocukluk çağı tümörlerindendir. Kemikte oluşur ve genelde 10-20 yaş arası
çocuklarda gözlenmektedir. Ewing sarkomuna erkek çocuklarda daha sık rastlanır. Bazı vakalarda başka kemik anomalileri veya genital sistem anomalileri görülebilir. Kol, bacak
ve kalça kemiklerinde oluşur; bazen tümör tarafından çevrelediği yumuşak
doku ve kaslara da etki edebilmektedir.

Semptomlar:
En sık rastlanılan bulgu ağrı ve etkilenen kemik bölgesinde ortaya çıkan şişliktir. Genelde sistemik başka bir bulguya rastlanılmaz. Ancak ilerlemiş hastalıkta halsizlik, kilo kaybı ve ara sıra ortaya çıkan ateş görülebilir.

Tanı:
Erwing sarkomlu hastanın doktoru tarafından yapılan kan sayımı sonucu ve kemikten alınan biyopsi ile hastaya tanı konabilmektedir.

Tedavi:
Esas tedavi cerrahi olarak tümörün çıkartılmasıdır. Daha sonra lokal rayoterapi ve sistemik kemoterapi yapılarak tedavi sürdürülür.

-Kemoterapi:
Kemoterapide kanser hücrelerini öldürmek için çok güçlü ilaçlar kullanılır. Cerrahi olarak tümörün çıkarılması ya da radyasyon lokal tümörün ortadan kalkmasını sağlar; kemotrapi ile ise vücutta kalan kanser hücreleri yok edilir.

-Radyotrapi:
Radyoterapinin amacı vücudun belli bölgelerinde bulunan kanser hücrelerini öldürmektir. Radyoterapi sağlıklı hücrelerin ölümüne yol açmadan yalnızca tümörün lokalize oluğu yerden ortadan kaldırılmasını sağlar.

-Hematopoietik Kök Hücre Transplantasyonu:
Kök hücreler üç tip kan hücresine-eritrosit(kırmızı kan hücresi), lökosit(beyaz kan hücresi) ve trombosit(kan pulcuğu)- dönüşecek olan olgunlaşmamış hücrelerdir. Nakillerde kullanılan kök hücreler kemik iliği, kordon kanı ve periferik kandan elde edilmektedir.

İnatçı tipte Ewing sarkomuna sahip hastalar için myeloablatif nakil uygulanmaktadır. Bu tip nakillerde nakil öncesinde yüksek doz kemoterapi uygulanmaktadır. Bu tedavi tipi bazı hastalar için çok ağır olabilir ancak Erwing sarkomuna kesin çözüm için kök hücre

 


Lenfositler genelde lenf nodlarında yer almakla birlikte kemik iliği, dalak ve
kanda da bulunabilirler. Non Hodgkin Lenfoması’ nda(NHL) lenfositler kanser
hücrelerine dönüşürler ve bu hücreler çoğalarak çok sayıda kanser hücresi
meydana getirir. Bu kanser hücreleri bir araya gelerek, lenf nodülleri ve vücudun diğer
bölgelerinde tümörler (lenfomalar) oluştururlar. Lenfositlerdeki bu değişimin nedeni
tam olarak bilinmemektedir. Çeşitli kimyasallar, özellikle pestisit ve herbisitlere
maruz kalma gibi durumların NHL oluşumunda etkili olabileceği düşünülmektedir.
NHL çocuklarda pek görülmez. NHL’ nin görüldüğü yaş ortalaması 50-60’ tır.

Lenfomalar lenf sisteminde oluşan kanserlerdir. Lenf sistemi ise birbirine ince
lenf damarlarla bağlanmış lenf nodüllerinden oluşmaktadır. Lenf sisteminin görevi enfeksiyonlarla savaşmaktır ve bu görevi üç tip kan hücresi kullanarak yapar: T-lenfositleri, B-lenfositleri ve Natural Killer hücreler (NK).
 
  Bugün 4 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı!  
 
TurkplaneT
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol