HOŞGELDİNİZ
  Kalp Ve Damar Hastalığı
 
Dünya Sağlık Örgütü, kalp ve damar hastalıklarını 1 numaralı insanlık düşmanı ilan etmiştir!...

Damar duvarında sertleşme ve damarın tıkanması sonucu çeşitli organlarda kan akımının bozulmasına yol açan hastalık sürecidir.

Dünyadaki sağlık istatistiklerine bakıldığı zaman, Türkiye de dahil bugün bir çok ülkede ölüme neden olan hastalıkların ilk sırasında kalp ve damar hastalıklarının, ikinci sırada ise kanserin yer aldığı görülmektedir. Örneğin, Türkiye'de kalp-damar hastalıklarından ölümler tüm ölümlerin %34'ünü oluşturmaktadır.

Kalp ve damar hastalıklarının başlıcaları; koroner kalp hastalığı (kalp krizi ve anjina denilen göğüsteki ağrı), hipertansiyon (yüksek kan basıncı), kan pıhtılaşması(kanın aşırı yapışkan olması), felç (beyindeki bir kan damarının tıkanması ya da kanaması), periferik vasküler hastalığı (özellikle bacaklarda kan damarlarının daralması) ve kan yağlarının yükselmesidir.

Kolesterol, yaşam için gerekli olan mum kıvamında yağımsı bir maddedir. Kolesterol, beyin, sinirler, kalp, bağırsaklar, kaslar, karaciğer başta olmak üzere tüm vücutta yaygın olarak bulunur.

Vücut kolesterolü kullanarak hormon (kortizon, seks hormonu), D vitamini ve yağları sindiren safra asitlerini üretir. Bu işlemler için kanda çok az miktarda kolesterol bulunması yeterlidir.

Eğer kanda fazla miktarda kolesterol varsa, bu kan damarlarında birikir ve kan damarlarının sertleşmesine, daralmasına (arteriyoskleroz) yol açar. Arteriyosklerozda damar duvarında biriken tek madde kolesterol değildir; akyuvarlar, kan pıhtısı, kalsiyum... gibi maddeler de birikir. Toplumda, arteriyoskleroz için damar sertliği, damar kireçlenmesi gibi ifadeler de kullanılmaktadır.

Damarlar tüm vücutta yaygın olarak bulunur ve kalp, beyin, böbrek... gibi organlara kan taşıyarak bu organların görev yapmasını sağlar. Kolesterol, hangi organın damarında birikirse o organa ait hastalıklar ortaya çıkar. Örneğin, kalbi besleyen atardamarlarda (koroner arterler) kolesterol birikimi olursa, göğüs ağrısı, kalp krizi gibi sorunlar oluşur. Böbrek damarlarında kolesterol birikimi ise, yüksek tansiyon ve böbrek yetmezliğine yol açabilir.

Kolesterol, yağımsı bir maddedir. Normal koşullarda, yağ suyun içinde çözünmez. Kolesterol de su özelliklerini taşıyan kanda normal koşullarda çözünmez. Kolesterol, kanda çözünmesi ve taşınması için karaciğerde bir protein ile birleştirilir. Bu kolesterol ile protein birleşimine lipoprotein adı verilir.
 

Yurt Dışından ithal ettiğimiz bitki özleri, daralmış kalp damarlarını açmaya yardımcı olur...

Çalışmalarımız içerisinde ithal ettiğimiz bazı bitki özlerinin kan ve karaciğer yağlarını incelterek idrarla atılımını sağladığını biliyorduk. Bunları kolestrol yüksekliği, burger ve karaciğere bağlı bazı hastalıkların tedavisinde kullanıyorduk.

Bazı vakalardan sonra bu bitki özlerine, kendi bölgemizdeki bazı bitkilerden çıkarttığımız saf bitki özlerini de ekleyip diğer bitki özleri ile birlikte  kullanılmasını öneriyoruz bizimki tamamen tamamlayıcı tıp diye tabir edilen bir olaydır.Sağlıkta garanti olmayacağını üzerine basa basa söylüyoruz bu bir tecrübe ve deneyim işidir. Bizde siz hastalara elimizdeki tecrübelerimizi ve deneyimlerimizi sunuyoruz.Bizim bir isteğimizde hastaların piyasadaki kendini herbalist diye tanıtarak milleti soyma yoluna giden, fahiş fiyatlar üzerinden bu işi tamamen ticari bir olay haline getirmiş kişilerden halkımızı korumaktır.

Kullanıldığı tarihten itibaren kalp damar daralmaları olan kişiler, ikişer aylık dönemler halinde uygulattığımız bitkisel kürlerimizi 6-8 ay kullanarak tam sağlık kazandılar. Halen iyileşen insanların başkalarına söylemesi ile en fazla bitkisel kür gönderdiğimiz hastalıklar kalp-damar daralmaları ve buna bağlı gelişen rahatsızlıklardır.

%100 tıkalı olan kalp damarları, kan ve dolayısıyla ilaç da bu bölgeden geçmediği için elbette açılamamaktadır. Ancak kapalı damarların yan dallarındaki kılcal damarlar genişleyip açıldığı için diğer daralmış damarlar da zaten ilk aydan itibaren açıldığı için sorun kalmamaktadır. 6-8 ayın sonunda anjio yapıldığında bu olumlu durum görülmektedir.

Bu uygulama esnasında, yani 6-8 ay süre ile sigara, alkol, katı ve hayvani yağlar, kahve, demli çay ve kola türleri alınmamalıdır.
 

1- Yüksek Kan Kolesterolü:

Kolesterol, kalp-damar hastalıklarına yol açan en büyük nedenlerden biridir. 1984 yılına gelene dek kolesterolün zararları bilinmekteydi, ama 150 milyon dolara malolan bir araştırma, önemli bir gerçeği gözler önüne serdi: Kolesterolün %1 azaltılmasıyla kalp krizi riskinin %2 azaldığı ortaya kondu. On yıl süren araştırmalarda, aynı yaş, kilo, sigara alışkanlığı ve tansiyona sahip erkeklerden kolesterolü %10 daha düşük olan hastaların kalp krizine yakalanma şansları %20 düşüyordu. Ulusal Sağlık Enstitüleri tarafından yapılan bu araştırmadan sonra başka geniş kapsamlı araştırmalar da benzer sonuçlar vermiştir: Kolesterolü azaltmak atheroskleroz ve kalp krizi riskini azaltmaktadır.

Kolesterol nedir? Kolesterol vücudumuzun ihtiyaç duyduğu, yağ benzeri maddelerdir. Bu maddeler hem vücut tarafından üretilir; hem de dışardan besin yoluyla alınır. Kandaki kolesterolün yaklaşık % 85'ini vücut kendi üretir, % 15'ini besinlerden alırız. Vücudumuzda karaciğer tarafından üretilen kolesterol; et, tavuk, süt, yumurta gibi hayvansal ürünlerde bulunur. Aynen insanlarda olduğu gibi hayvanların da her hücre zarında kolesterol vardır. Bu yüzden yediğimiz et veya tavuk tamamen yağsız gözükse dahi, kolesterol etin her yerinde bulunduğundan, yediğimiz etin kolesterolünü de kendi bünyemize geçirmiş oluruz. Ne yazık ki, hayvani gıdalardan aldığımız kolesterolün bir çoğu fazlalıktır, ve kullanılamayan kolesterol vücutta birikir; bu da kalp hastalıkları başta, bir çok hastalığın nedeni olabilir.

Kolesterol yağa benzer bir yapıda olduğundan, yüksek oranda sudan oluşan kanın içinde tek başına dolaşamaz. Karaciğerden hücrelere gidip gelebilmek için taşıyıcılara ihtiyacı vardır. Bu taşıyıcılara lipoprotein diyoruz. Kolesterolü taşıyan iki tip taşıyıcı bulunuyor kanımızda : Kötü huylu kolesterol denilen, düşük yoğunluktaki lipoproteinler (LDL) ve iyi huylu olanı: yüksek yoğunluktaki lipoproteinler (HDL).

LDL'ye kötü huylu denmesinin nedeni, karaciğerden aldığı kolesterolü hücrelere taşırken, bazen damar çeperlerinde düşürerek, kanda erime özelliği olmayan bu maddeciklerin birikmesine, plak oluşturmasına neden olmalarıdır. Oysa HDL, hücrelerdeki fazla kolesterolü alıp, safraya dönüştürülmek üzere karaciğere geri taşıma görevini üstlenmiştir. Ayrıca damarlara yapışmış olan kolesterolü de elektrikli süpürge gibi çekip alarak temizlemek yine HDL'ye düşer. Dolayısıyla HDL'mizin yüksek olması kolesterolün damarlarımıza yaptığı zararı azaltabilir. Ne yazık ki Türkler üzerinde yapılan araştırmalarda, bizim HDL düzeylerimizin genetik olarak düşük olduğu ortaya çıkmıştır. (İdeal rakamlar kadınlarda <45, erkeklerde <35 mg/dl.dir.) Hafif bir spor yapmanın, bir kadeh kırmızı şarabın ve zeytinyağının iyi kolesterolü yükselttiği ispatlanmıştır. Total kolesterolü yükselten ve düşüren faktörler ve gıdaları aşağıda inceleyeceğiz.

Kandaki kolesterol düzeyimizi ölçtürdükten sonra, genellikle aklımızda total kolesterol değeri kalır. Bu yanlış sayılmaz, ne de olsa total kolesterolümüzün % 70-90'ı kötü kolesterol yani LDL'dir. Ama iyi ve kötü kolesterol düzeylerimizi bilmemiz yararlıdır. LDL'nin 160'ı aşması, tehlike sinyalleri verir. Koroner kalp hastalığı olanların LDL'yi 100 mg/dl altında tutması gerekir.

Kolesterolü düşük tutmak için neler yapmalı? Kalıtımsal faktörlerin dışında, hiç bir etkenin kandaki kolesterol düzeyini diyet ve fiziksel hareketlilik kadar etkilemediği defalarca doğrulanmıştır.

BESLENME:

Genel kural; Besinlerden alınan hayvansal yağ ve kolesterol miktarını mümkün olduğunca azaltmaktır. (Balıkyağı hariç)

KAÇINILMASI GEREKENLER :

Sakatat, katı yağlar, etin yağlı kısımları, kıyma, hamburger, salam, sosis, sucuk, tavuğun derisi, kızarmış balık, karides, kalamar, havyar, ahtapot, midye tava, çedar,kaşar ve krem peynir tipi yağlı peynirler, yağlı sütle yapılmış tatlılar, poğaça, açma, kurabiye, çikolata, yağlı kek ve benzerleri, pasta, krema, kızartmalar, cips, kaymak, yağlı yoğurt ve mayonez, hazır soslar, hindistan cevizi, fazla şekerli, tuzlu ve rafine edilmiş gıdalar.

YENİLEBİLENLER:

Tüm sebze ve meyveler, baklagiller (fasulye, mercimek,nohut, bezelye...), soğan, sarımsak, esmer ekmek, makarna, çavdar ekmeği, yulaf, mısır gevreği, bulgur, pirinç, patates, yarım veya yağsız süt, peynir ve yoğurt; haftada 3-4 yumurta*, yağsız tarafından dana eti, tavuk, hindi, sıvı yağlar(tercihen zeytinyağı), ceviz, fındık, badem, kestane, istiridye, yağsız sütle yapılan muhallebi, sütlaç gibi tatlılar, ızgara veya buğulama balık (özellikle kuzeyin yağlı balıkları, somon, ton, lagos, orfoz...vs.)

*Uzun süre yumurta, çok kolesterol içerdiği için kısıtlanmaktaydı. Sonradan yapılan araştırmalarda, kendi kolesterol içeren gıdalardan çok, trans yağ asitleri taşıyan (yani margarin gibi hidrojene edilmiş), doymuş yağ içerenlerin daha zararlı olduğu görüşü önem kazandı.

ÖNEMLİ NOT: Yağlı balıkları hazırlarken, dışardan yağ eklenmemeli. Balık yağında iyi kolesterolü artıran, dolayısıyla total kolesterolü düşüren omega 3 asitleri vardır, dolayısıyla çok faydalıdır. Ayrıca zeytinyağında da aynı asitler mevcuttur. Bu yüzden Akdeniz tipi beslenenlerle, yağlı balık yiyen Eskimolarda hemen hemen hiç damar rahatsızlıkları görülmemektedir.

Tüm yemekleri, makarna, pilav dahil, mümkün olduğunca zeytinyağıyla yapmalı. Ayrıca eczaneden alınan balıkyağı haplarından kullanılabilir. Doymamış yağlar kolesterolü düşürse de, yağın her türü kilo aldırdığından çok fazla tüketilmemeli. Ayrıca yulaf, kepek ve taze sebze meyvenin, soya ürünleri ve baklagiller gibi lifli gıdaların da kolesterol düşürmede etkisi büyüktür. Ana mönüyü bunlar oluşturmalı.

Amerika'da yaşayan ünlü kalp cerrahı Dr. Mehmet Öz, "Şifayı Yüreğinde Ara" adlı kitabında, atherosklerozlu hastalara eti, kaymağı alınmış süt ve yağı alınmış yoğurt dışında süt ürünlerini yasaklıyor. Yasak olmayan yağları, saf zeytinyağı ve günde 2 çorba kaşığı keten tohumu yağı olarak tanımlıyor. Sebzeler, tahıllar, baklagiller, fasulye ve tamamen karbonhidratlara dayalı bir beslenme rejimi öneriyor. Dr. Öz, günümüzde yemekte olduğumuz sanayi ürünleri gerekli vitamin düzeylerinden yoksun oldukları için, çok zaman takviye vitaminlere gerek olacağını ekliyor. (Takviye konusunda kendisi bazı tavsiyelerde bulunmakla beraber, en uygun seçim ve dozajlar için uzmanlara danışmanın faydalı olacağını belirtiyor.) Bu arada, koroner atardamar hastalığı bulunanların mutlaka homocysteine düzeylerini kontrol etmeleri gerektiğini ve yüksek bulunduğu taktirde, folik asit, B6 ve dilaltı B12 takviyesiyle tedavi edilmelerinin önemini belirtmektedir.

Şayet diyet, kolesterolü düşürmekte yeterli olmazsa, mutlaka doktor önerisiyle diyetin yanı sıra ilaç tedavisine de başvurmalı; ama kesinlikle kolesterolün yüksek seyretmesine müsaade edilmemeli.

2-Yüksek Tansiyon: Çok sık rastlanan ve çok önemli bir hastalıktır. Çünkü felç olasılığını artırır; böbrek hastalıklarına ve daha az olmak kaydıyla kalp krizlerine yol açabilir. Tansiyon, kanın atardamar üzerindeki kuvvetidir. İki sayı ile kaydedilir. Kalp çarptığı andaki basınç yüksek tansiyonu oluşturur, küçük tansiyon ise, kalbin dinlendiği andaki kuvvettir. İki kere veya daha fazla yapılan ölçümlerde, 140/90 mmHg'nin üstünde çıkan rakamlar yüksek tansiyona işaret eder. Yüksek tansiyonun zamanla damar sertliğini hızlandırması söz konusudur.

Yüksek tansiyonda genetik faktörlerin rolü olduğu sanılıyor. Yaş ve kilo da nedenler arasındadır. Şişmanlıkla yüksek tansiyon arasında bağlantı olduğu iyi bilinir. Genelde hasta zayıflayınca, tansiyonu da düşer ve başka tedaviye gerek kalmaz. Çok tuzlu ve potasyumdan zayıf gıdalar yemenin tansiyonun çıkmasına etki ettiği ileri sürülmektedir. Potasyum kaybını önlemek için, sebzeleri buharda ya da az suda ve içine tuz koymadan pişirmek gerekmektedir.

Vejetaryenlerin tansiyonu genelde düşüktür. Bunun nedeni bol sebze tüketmeleri ve bu sayede bol potasyum almaları olabilir. Tuzun azaltılmasıyla beraber, yukarda bahsedilen doğru yöntemle yemek pişirmek, hafif yüksek tansiyonu ilaçsız da tedavi etmeye yetebilir.

3-Sigara ve Alkol Kullanımı: Dünyada her yıl 3 milyonun üstünde kişinin sigaranın yol açtığı hastalıklardan öldüğü bilinmektedir. Bu ölümlerin dörtte biri kalp hastalıklarından, üçte biri ise kanserden kaynaklanmaktadır. Sigaranın kalp hastalığı riskini 20 kat arttırdığı bilinmektedir.

Sigara kalbe çeşitli zararlar vermektedir. Bunlardan biri damarların içinde plakların birikmesine yardımcı olmasıdır. Nikotin kalpte ritim bozukluğuna ve kalbe giden damarlarda büzüşmeye yol açar. Sigaranın HDL (iyi kolesterol) düzeyini düşürdüğü de bilinmektedir. Sigara içenler diyetlerindeki yağ miktarını azaltsalar bile HDL yükselmemekte, ancak sigara kesilince yükselmeye başlamaktadır. Sigara içilen evlerde büyüyen çocuklarda da HDL düşüklüğü gözlenmiştir. Bu çocukların damarları, ne yazıktır ki diğer akranlarına oranla daha yüksek bir hızla tıkanmaktadır. (Atheroskleroz bazen çok erken yaşlarda başlayabilmektedir. Örneğin, Kore Savaşı sırasında ölen Amerikan askerleri üzerinde yapılan otopsiler sonucunda, ortalama 20 yaşlarındaki bu askerlerin dörtte üçünde önemli oranda atheroskleroz olduğu ortaya çıkmıştır. Bu hastalığın başlangıcının çocuklukta bile olabildiği, kalp krizi geçiren hastaların yarısının 65 yaşın altında olduğu belirtilmektedir.)

Sigara içme, kişilerin beslenme ve metabolizmasını da etkilemektedir. A ve C vitaminleri ve beta-karoten düzeyleri düşük çıkan tiryakiler, kanser ve kalp hastalıklarından korunmada etkili olan bu vitaminlerden yeterli derecede yararlanamamaktadırlar.

Sigara genellikle alkolle beraber tüketilir ve alkolün de bazı hastalıklar açısından risk faktörü olduğu bilinmektedir. Aşırı alkol tüketiminin kalp ve damarlar üzerinde kötü etkileri vardır. Bunlar kalp ritminin bozulması, tansiyonun yükselmesi, kalp kasının genişlemesi ve zayıflamasıdır. Ayrıca şişmanlamaya da etkisi vardır.

Kalp dışındaki organlara da zararlı etkileri olan alkolü azaltmakta büyük faydalar vardır. Az miktarda alınan alkol, özellikle kırmızı şarap (günde 1-2 kadeh) HDL'yi yükseltmekte, damarda pıhtı oluşumunu azaltmaktadır.

4-Hareketsizlik: Çağımızda teknolojik ilerlemelerle, artık her yere arabayla gidilir olması, binalarda asansör kullanımı, yaşam kolaylaştıran otomatik makinaların yaygınlaşması, boş zamanlarımızı daha çok tv veya bilgisayar başında geçiriyor olmamız gibi nedenlerle fiziksel aktivitelerimiz bir hayli azaldı. Hele ki aktivite azlığımız, aşırı yeme ya da yağlı ve şekerli gıdaları fazla tüketme alışkanlığıyla birleşince; kalp, şeker ve kanser gibi hastalıkların artması da kaçınılmaz oldu. Özellikle büyük kentlerde hareketsizliğin neden olduğu hastalıklara yakalananların sayısı artmaktadır.

Çağdaş yaşam pek çok kolaylığı beraberinde getirerek bizi tembelliğe sürüklediği için, bununla baş etmenin yolu spor yapmaktan geçiyor. Sporun en önemli etkisi kalp ve damarlar üzerindedir. Spor, kalp kasını güçlendirir, kan dolaşımını kolaylaştırır, kilo vermeyi sağlar, iyi kolesterolü yükseltir, stresle savaşmaya yardım eder. Kalp sağlığı için mutlaka futbol, basket, koşu gibi sporlar yapmak gerekmez. Yürüyüş veya bisiklete binme belki de en idealidir. Her gün bir saat yürümek vücudu dinç tutmaya yeter. Bunu yapamayanların için, en azından haftada 3 gün, tempolu bir yarım saatlik yürüyüş çok büyük fayda sağlayacaktır.

Önemli Bir Not: Diyabetli hastalarda koroner rahatsızlıklara yakalanma riski yüksek düzeylerdedir. Dr. Mehmet Öz, kendi çalıştığı merkezdeki koroner hastalığı bulunanların %30'unda diyabet de bulunduğunu belirtiyor. Bu hastalara bol lifli, düşük proteinli ve kompleks (rafine edilmemiş) karbonhidratlı bir rejime ek olarak, günde 200 mg. krom önerdiklerini söylüyor. Krom, glikozun hücrelere aktarılmasında ensüline işbirliği eder ve diyabetlilerde yüksek glikoz düzeylerinin tedavi edilmesine yardımcı olabilir.

Ünlü kalp cerrahı ve uzmanı Dr. Mehmet Öz 'den Öğütler

Türkiye artık onu çok yakından tanıyor. Yüzlerce basarili kalp ameliyatının yanı sıra son olarak "yapay kalp mucizesi"ne de imza attı. Geçen gün Dr. Öz'ün de içinde bulunduğu ekip, Amerika'da 59 yaşında bir hastaya yapay kalp nakletti. İşte Doktor Öz'ün hastalarına tavsiye ettiği ilkeler:

1. Sigara içeni ameliyat etmem. Sigarayı bırakmayan hastayı kesinlikle tedavi etmem. Sigaranın belki de en büyük düşmanlarından biriyim. Çünkü insani öldüren bir şey. Hasta kendini öldürmeye karar verdiyse ben ne diye onun için uğraşayım ki, şifa bekleyen onca hasta var, enerjimi onlara harcarım.

2. Sevgisiz insanin kalp riski yüksek. İnsanlara severek kızarım. Herkesin de böyle yapmasını tavsiye ederim. Çünkü sevgisiz, kötülük düşünen,beddua ve küfür eden insanin kalp krizi riski ve olum oranı çok daha yüksek.

3. Dua etmek insani iyileştirir. Ben inançlı biriyim. Her ameliyatımda mutlaka dua ederim. Bence duanın, meditasyon, şifa gibi, iyileştirici özelliği var. Ameliyat sonrası hastalarıma da mutlaka dua ettiriyorum. Bunun sağlıklarına çabuk kavuşmalarında müthiş bir etkisi var.

4. Doğu tıbbı çok gerekli. Ben de " klasik " tip adamıyım ama alternatif yani tamamlayıcı tip yöntemlerini reddetmiyorum. Akupunktura yüzde 100 inanıyorum. Çinliler bu minnacık iğnelerin sırrını çözmüş. Ama bu tur tamamlayıcı tedavilerde insanin istemesi çok önemli. Doğu tıbbında özgür irade on planda.

5. Hipnoz etmeden ameliyat etmem. Ben ve ekibim ameliyatlarım öncesinde hipnoz kullanıyoruz. Çünkü hasta heyecanlanıp kalp krizi geçirebiliyor. Sakinleştirici verdiğimde de sorunu geçici olarak çözmüş gibi oluyorum ama kökenine inmediğim için problem devam ediyor. O nedenle hipnoz yapıp sorunun kaynağına iniyorum. Hasta daha çabuk sağlığına kavuşuyor.

6. Her gün aspirin içmeli. Hayatımda ilaç kullanmadım. Zorda kalmadıkça kimseye de tavsiye etmem. Ama herkese her gün mutlaka bir aspirin içmesini salık veriyorum. Ben de içiyorum. Aspirinin kani sulandırdığını biliyorduk ama simdi yeni faydalarını da öğreniyoruz. Örneğin,vücuttaki birçok doku tahrişini önlediğini yeni öğrendik. Aspirin ömrü uzatıyor.

Sağlıklı Beslenme Dikkat Edilecek Önemli Konular

Çay yerine ıhlamur içilmeli. Günde en fazla iki çay ya da kahve içebilirsiniz. Fazlası zararlı. Ancak ıhlamur kesinlikle zararlı değil, dilediğiniz kadar için.

Sarımsak müthiş bir bitki... Vücudu koruyan hücreleri destekliyor,tansiyonu düşürüyor. Sarımsaktan çıkan maddeyi yüksek tansiyonlu kişiye kullandığımızda, tansiyonu hemen düşüyor. Her gün birkaç diş sarımsak yenmeli.

Başka bir mucize sebze de ayşekadın fasulye. Türkiye'de bol üretilen bu sebze bence her öğün, özellikle de çiğ olarak mutlaka sofrada bulunmalı. Vücuda müthiş yararlı bir bitki.

Semizotu da içindeki Omega 3 nedeniyle son derece faydalı. Çiğ yenirse, daha da yararlı. Biz her gün ailecek öbek öbek çiğ semizotu yiyoruz.

Et yiyecekseniz, yanında mutlaka çiğ domates de olmalı. Çünkü domatesin içindeki Lcyopin adli antioksidan, etteki zararlı Omega 6'lari yararlı hale dönüştürüyor.

Kayısı çok yararlı ancak 1 günde 1 avuçtan fazla yenmemesi gerekiyor. Karpuz ve kavunda ise ince bir dilim tercih edilmeli.

Üzüm ve muz, çok yüksek dozda şeker içerdiği için daha az tüketilmeli.

Her sabah aç karnına içilen bir bardak ılık suyun ardından bir avuç ceviz çok iyi gelir. Ben her sabah alıyorum.

Artık sütün de 'Sağlıklı olanı" çok zor bulunuyor. Hayvanlara verilen hormon ve antibiyotikler süte karışıyor ve saflığını yok ediyor.

Çocuklara soya sütü içirilmeli. 35 yasin üzerindekilere sütün içindeki laktoz pek iyi gelmiyor. Laktozu alınmış süt yerine ise de bol bol su içilmeli.

Balık hariç, kırmızı etle beyaz et ayni. Çünkü hem danaya, hemde tavuğa yüksek dozda hormon ve antibiyotik veriliyor. Et yenecekse, hepsi yenebilir. Fark etmez!

Beyaz pirinç ve beyaz un son derece zararlı. Çünkü her ikisi de yanınca şekere dönüşüyor. Yani ha avuç avuç toz şeker yemişsiniz ya da pilav ya da beyaz undan yapılan ekmek... Arada fark yok. Pilav ve ekmek için esmer un ya da esmer pirinci tercih edin.

Lahana zayıflamak için çok ideal. Hazmı zor olduğu için tıkar ve kalorisi çok düşük.

Şişmanlık en az sigara kadar tehlikeli. Hatta sigaradan da çok. İdeal kilodan daha düşük kilolu olan insanlar uzun omurlu oluyor. İdeal rejimler 1 haftada 1 kilo verdiren rejimlerdir. Diğerlerine aldanmamak lazım. Eğer haftada 1 kilodan fazla kaybediliyorsa, vücuttan sadece su kaybediliyordur dikkat!.

Kalp sağlığı için önerileri


Sağlıklı yaşam eğitimindeki yetersizlik, sigara, hareketsizlik ve yanlış beslenme her yıl on binlerce kişinin kalp ve damar hastalıkları sebebiyle ölümüne yol açıyor.

10 Temmuz 2004 — Memorial Hastanesi KVC Bölüm Başkanı Prof.Dr.Bingür Sönmez, kalp hastası olmamak için ve kalp hastası olanlara ve ailelerine şu tavsiyelerde bulundu.

KALP HASTASI OLMAMAK İÇİN:


1- Diyet - sağlıklı beslenmeye çocuk yaşlarda başlanacağını unutmayın.
2- Boy - kilo oranına çok dikkat edin.
3- Kadınlar, menopozunuzu mutlaka geciktirin.
4- Fizik aktivitenizi arttırın, tembellik ve aşırı stresten uzak durun.
5- İş ve meslek konusunda hiçbir zaman beceri ve olanaklarınızı zorlamayın.
6- Aile hikayenizde varsa, diyabet veya yüksek tansiyon hastası iseniz 30, değilseniz 40 yaşından itibaren kan yağlarınızı takibe alın.
7- Aile hikayenizde varsa, diyabet veya yüksek tansiyon hastası iseniz 30, değilseniz 40 yaşından itibaren her yıl efor testi yaptırın.
8- Kendinizle, yaşamla, ailenizle, eşinizle, dostlarınızla barışık olun, A tipi kişiliğiniz varsa yavaşlayın.
9- Sigara içmeyin.
10- Hastalığınızı, aileniz veya çevrenizle ilgili sorunlarınızı bir Liyezon Psikiyatri uzmanı ile görüşün.

KALP HASTASI OLANLAR İÇİN:

1- Sigara içmeyin, sigara içilen ortamda bile bulunmayın.
2- Düzenli olarak bir kardiyologun kontrolüne girin.
3- Tedaviniz ilaç, balon veya ameliyat olabilir, hepsinin olumlu, olumsuz yanlarını, uzun dönem sonuçlarını doktorunuzla tartışın.
4- Abartılmış fizik aktivitelerden kaçının, bir kardiyak rehabilitasyon programına başlayın.
5- Seks konusunda sevgilinizi değil eşinizi, otel odasını değil evinizi tercih edin.
6- Devamlı kullanmanız gereken ilaçlarınızı ihmal etmeyin, özellikle yüksek tansiyon ilaçlarınızın yedeğini bulundurun.
7- Kan yağlarınızı 3 ayda bir kontrol ettirerek tahlil raporunda yazan normal sınırının altında tutun.
8- Kan yağlarınızı kontrol için diyetin yetmediği durumlarda sürekli ilaç kullanın.
9- Aile ve sosyal yaşamınızı bir kez daha gözden geçirip hayatınızdaki olumsuzlukları en aza indirin.
10- Hastalığınız için ailenizi ve çevrenizi suçlamayın, sorunlarınız için bir Liyezon Psikiyatri uzmanından yardım alın.

KALP HASTASI OLAN AİLELERE:

1- Hiçbir zaman onu hasta olduğu için suçlamayın.
2- Tetkik ve tedavinin her aşamasında onu destekleyin, teşvik edin.
3- Hastalığın oluşmasında kendinizi de hatalı buluyorsanız, bunu abartılı şekilde telafi etme telaşına girmeyin.
4- Onun hastalığını siz hep aklınızda tutun, fakat ona unutturmaya çalışın.
5- Cinsel konularda olabilecek yetersizlik veya isteksizliklerde anlayışlı davranın.
6- Diyetinde bir aile programı olması gerektiğini aklınızda tutun.
7- Eşinizin ilaçlarını ve kontrol günlerini yakından takip etmenizin ona yaşama sarılma ve güven duygusu vereceğini unutmayınız.
8- Bu hastalığın ekip çalışmasıyla, yani eş, çocuk, kardeş, yakın arkadaşla daha kolay yenileceğine inanın.
9- Eşinize yardımcı olabilmek için sigara içmeyin.
10- Hastanızla iyi bir iletişim kuramıyorsanız bir Liyezon Psikiyatri uzmanından yardım isteyin.

Kalp krizi riskini azaltmak için öneriler:

Yaşlılık döneminin daha sağlıklı geçmesini sağlamayı amaçlayan "anti-aging" tekniğinin Türkiye'deki uygulayıcılarından Dr. İsmet Turanlı, üzüm çekirdeği içindeki bir maddenin enfarktüsü önlediğini belirterek, bu meyvenin çekirdeğiyle yenmesi gerektiğini söyledi.

Dr. İsmet Turanlı, 50 yaşını aşan kadınlarda ve 60 yaşını aşan erkeklerde bazı tıbbi muayenelerin yapılması gerektiğini söyledi. Bu kontroller sonrasında kişiye fiziki durumuna göre jimnastik programı önerildiğini ve gıda diyeti uygulandığını anlatan Dr. Turanlı, yaşlanma çağında birçok hastalığın ortaya çıkabileceğine dikkati çekti.

Bu hastalıkların erken teşhis edilmesiyle yaşlanma döneminde ortaya çıkacak şikayetlerin önüne geçilebileceğini belirten Dr. Turanlı, "Nasıl ki bir otomobil her yıl bakımdan geçiriliyor ve böylece yüzlerce kilometre arızasız kullanılabiliyorsa, insan vücudu da aynı şekilde, yaşına uygun belirli kontrollerden geçirilince yaşlanma devrini arızasız geçirebilir'' dedi.

 
  Bugün 1 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!  
 
TurkplaneT
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol